İnternet Dolandırıcılığı Suçu Süreç ve Şikayet Dilekçesi

İnternet Dolandırıcılığı Suçu Süreç ve Şikayet Dilekçesi

Diğer bir ifadeyle kurallarda belirtilen yaptırımlarınuygulanması, yaptırım uygulanan kişinin 5651 sayılı Kanun’un 8. Maddesinin (1)numaralı fıkrasında belirtilen suçları işlediğinin kesin olarak kabul edildiğianlamına gelmemektedir. Bu itibarla kuralların masumiyet karinesini ihlal edenbir yönü bulunmamaktadır. Maddesiyle 5651sayılı Kanun’un 3. Maddesine eklenen (5) numaralı fıkranın birinci cümlesi ile;bu Kanun uyarınca verilen idari para cezalarının yurt dışında bulunan muhatabaKurum tarafından doğrudan üçüncü fıkradaki usulle bildirilebileceği hükmebağlanmaktadır. Sonraki cümlede ise bu şekildeki bildirimin yapıldığı günüizleyen beşinci gün sonunda tebligatın yapılmış sayılacağı ve bu şekildeyapılan tebligatın 7201 sayılı Tebligat Kanunu uyarınca yapılmış anlamına geldiğibelirtilmektedir. İptali istenenfıkranın birinci cümlesine göre “Bu Kanun kapsamında verilen idari paracezaları, muhatabın yurt dışında bulunması hâlinde Kurum tarafından doğrudanmuhataba üçüncü fıkradaki usulle de bildirilebilir”. Maddesininatıf yapılan (3) numaralı fıkrasında kanun kapsamındaki faaliyetleri yurtiçinden ya da yurt dışından yürütenlere yönelik bildirimlerin nasıl yapılacağıhususu düzenlenmektedir. Buna göre “elektronik posta veya diğer iletişimaraçları ile bildirim yapılabilir”. Özellikle böyle bir Kanun hükmü sosyal ağ sağlayıcıları üzerindebir baskı kurarak içerik değerlendirmelerini etkileyebilecek ve sansüruygulamalarına sebebiyet verebilecektir. Bu halde ise Anayasa’nın 22.maddesinde yer alan “Haberleşme hürriyeti”nin, 26. Maddesinde teminat altınaalınan ve demokratik toplumların en temel değerlerinden biri olan “İfadehürriyeti”nin ve yine Anayasa’nın 28.

Aynı şekilde dördüncü fıkrada belirtilen raporlamayükümlülüğünün anayasaya aykırı olduğu, birinci ve ikinci fıkralarla bağlantılıolduğu ve anayasaya aykırı olduğu açıklanmıştır. Dolayısıyla söz konusuyükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde uygulanacak yaptırım da aynıgerekçelerle Anayasaya aykırıdır. Temel haklara yönelik müdahalelerin anayasaya uygunluğundan sözedebilmek için öncelikle ilgili maddelerde belirtilen meşru bir amaç taşımasıgerekmektedir. Yukarıda açıklandığı gibi yasanın gerekçesinde ifade edilentemsilci atama yükümlülüğünün amacının mahkeme kararlarını uygulamak olduğuamacının ikna edici olmadığı açıktır. Diğer taraftan sosyal medyaplatformlarının kazançlarından vergi alma amacı olduğu da gerekçede yeralmaktadır. Ancak yukarıda belirtilen hakların sınırlandırma nedenleri arasındavergi elde etme amacı yer almadığı gibi başka bir ülkede o ülke yasalarına görekurulan ve faaliyetlerini başka bir ülkede yürüten bir işletmeninkazançlarından vergi elde etme isteğinin ne ölçüde meşru bir amaç olduğu datartışmalıdır.

Anılan fıkrada yer alan “…içerik, yer ve erişim sağlayıcılarınsorumluları,…” ibaresi de dava konusu diğer kuralı oluşturmaktadır. Kuralla öngörülen tebliğ yöntemiyle yurt dışındabulunup haklarında idari para cezası tesis edilen internet aktörlerinin bucezalardan kısa sürede haberdar edilmeleri mümkün kılınmak suretiyle söz konusuidari para cezalarının etkinliğinin sağlandığı gözetildiğinde kuralın kamudüzeninin temin edilmesi biçimindeki meşru amaca ulaşmak bakımından elverişlive gerekli olmadığı söylenemez. Maddelerine aykırıolduğu ileri sürülmüştür. Maddesinin birinci fıkrasında “Herkes, dilediğialanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir. Maddesinde, temel hak ve özgürlüklerin, özlerinedokunulmaksızın yalnızca Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlıolarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği, bu sınırlamaların Anayasa’nın sözüneve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine veölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı belirtilmiştir. Yasanın yürürlüğe girdiği günden bu yana sulh ceza hakimlikleritedbirlerden hangisine karar verdiklerini bile belirtmeden yasada yazıldığışekilde “içeriğin çıkarılmasına ve/veya erişimin engellenmesine” kararvermektedirler. Oysa erişime engelleme ile içeriğin çıkarılması tamamen farklıtedbirler olup doğurduğu sonuçlar da farklıdır. Maddenin yedincifıkrasına göre içeriğin çıkarılması halinde hâkim kararı kendiliğinden hükümsüzhale gelmektedir.

  • Kuralda bu yetkinin keyfikullanılmasını önleyecek herhangi bir ceza tayin ölçütüne ve güvenceye de yerverilmemiştir.
  • Öyle ki sosyal ağ sağlayıcıların bir yersağlayıcı alt kümesi olarak düzenlenmemiş olması sebebi ile haberleşme vekişisel kullanım amaçlı platformların bu kapsamda değerlendirilipdeğerlendirilemeyeceği uygulamada tereddüt yaratmaktadır.

Bir sosyal medya platformunda görüşerek yakınlaşıp samimi olduğu kişiyi iş bulma vaadiyle kandırıp, para alması durumu buna örnek olarak verilebilir. Kuralın atıf yaptığı üçüncü fıkrada ise faaliyetleriniyurt dışından yürütenler bakımından, onların internet sayfalarındaki iletişimaraçları, alan adı, IP adresleri ve benzeri kaynaklarla elde edilen bilgilerüzerinden e-posta veya diğer iletişim araçları ile bildirimyapılabileceği belirtilmektedir. Üçüncü fıkrada diğer iletişim araçları ileyapılabileceği belirtilen tebligatın neler olabileceği konusunda birbelirsizlik bulunmaktadır. Kural örneğin telefona mesaj göndererek veyatelefonla aranılıp kişiye sözlü olarak bildirimin yapılabilmesine imkan verirşekilde düzenlenmiştir. Dava konusu kurallar, internet ortamında yapılanyayınların içeriğinin yayından çıkarılabilmesine ve/veya bu yayınlara erişiminengellenmesine imkân tanımak suretiyle ifade özgürlüğünü ve bu yayının internethaberciliği kapsamındaki bir yayın da olabileceği gözetildiğinde basınözgürlüğünü sınırlamaktadır. Kural, muhataplara öncelikle söz konusu iletişimadreslerini belirli aralıklarla kontrol etme yükümlülüğü yüklemektedir. Anılanyükümlülüğe beşer günlük aralıklarla uyulduğu takdirde hukuki yollara başvurusüresi yönünden herhangi bir hak kaybı olmayacaktır. Muhatabın iletişimadresini her gün ya da beş günden daha az aralıklarla kontrol etmesi hâlindeise tebliğin yapılmış sayılacağı tarihten de önce tebligattan haberdar olacağıiçin dava açma süresi yönünden bir hak kaybı yaşamayacağı gibi bu süreninbirkaç gün daha uzaması söz konusu olacaktır.

Kuralın Anayasa’nın 13., 22., 26., 35., 38. Ve 48.maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.

Maddesinde idari işlemlerekarşı açılacak davalarda sürenin yazılı bildirim tarihinden başlayacağı açıkbir şekilde belirtilmiştir. Mesela ABD’de yer alan bir içerik sağlayıcı sitenin yersağlayıcısının Kanada’da yerleşik bir şirket olduğunu varsayalım. Söz konususitede müstehcen görüntülere yer verdiği veya bahis oynatıldığı gerekçesiyleBTK başkanı tarafından içeriğin çıkarılmasına karar verildiğinde bu kararın ikiülkedeki yükümlülere tebliği ve içeriğin çıkarılmaması halinde de idari paracezası verilmesi gerekmektedir ki bu oldukça absürd bir durumdur. Anayasanın 6.maddesine göre hiçbir organ Anayasadan kaynaklanmayan bir yetki kullanamaz.Türkiye’nin egemenlik alanıyla hiçbir ilgisi olmayan kişilere yönelik yetkikullanılmasını öngören kural açıkça Anayasanın 6. Bu düzenleme uyarınca yasa dışı bahis suç olarak tanımlanmıştır. Kumar oynamada olduğu gibi bireysel olarak pin up marspinup oynamak, suç değil idari para cezası gerektiren kabahat olarak kabul edilmiştir. Ancak Türk Ceza Kanununun 228. Maddesinde tanımlanan kumar oynatma suçunda olduğu gibi PinUp giris ve şans oyunu oynatanlar, oynanmasına yer ve imkan sağlayanlar “a” fıkrası uyarınca cezalandırılacaktır.

İçeriğin çıkarılması kararıverilmesi şeklindeki idari tedbirin bir suç şüphesine bağlı olarak uygulandığıaçıktır. Maddesi suç şüphesi altında bulunan kişiyle ilgiliolarak çeşitli tedbirler alınmasını mutlak olarak yasaklamamaktadır. Suçşüphesi altında bulunan kişiye ilişkin olarak çeşitli adli ve idari tedbirlerinalınmasına anayasal bir engel bulunmamaktadır. Ancak öngörülen tedbirin cezayargılaması süreciyle bağlantılı olarak yürütülen geçici bir tedbir niteliğindeolması gerekir. Ceza yargılaması sürecinden tamamen kopuk olarak uygulanan venihai nitelik taşıyan tedbirler, kişinin ceza mahkemesi kararından önce suçlumuamelesi görmesi sonucunu doğurduğundan masumiyet karinesini zedeler. Gelişen, büyüyen, çeşitlenen ve çoğalan toplumsalgereksinimleri yerinde, zamanında ve etkin bir biçimde karşılayabilmek içinidareye değişik alanlarda yaptırım uygulama yetkileri tanınmasınınsonuçlarından biri olan idari para cezaları, kabahat sayılan eyleminişlenmesini önlemeye yönelik hem caydırıcılık fonksiyonu görmekte hem dekamusal zararın giderilmesini sağlamaktadır. Bu çerçevede yer sağlayıcılarayükümlülüklerini yerine getirmedikleri takdirde yüz bin Türk lirasından birmilyon Türk lirasına kadar idari para cezası uygulanmasına imkân tanınmaması suretiyleöngörülen caydırıcılığın, yükümlülüklerin yerine getirilmesini sağlama amacınaulaşma bakımından elverişli ve gerekli olmadığı söylenemez. Anılan Kanun’un çeşitli hükümlerinde içeriksağlayıcıları, yer sağlayıcıları, erişim sağlayıcıları ve Türkiye’de günlükerişimi bir milyondan fazla olan sosyal ağ sağlayıcıları ile toplu kullanımsağlayıcıları ve internet servis sağlayıcıları yönünden çeşitli idari paracezaları öngörülmüştür. Yukarıda üçüncü fıkraya ilişkin açıklamalarda getirilenşikayetleri inceleme yükümlülüğünün anayasaya ve uluslararası insan haklarıhukukuna aykırı olduğu ayrıntılı olarak açıklanmıştır. Söz konusu Anayasayaaykırılık, yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde uygulanacak yaptırımaçısından da geçerlidir.